1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Almanya'nın unutma lüksü yok!'

28 Mayıs 2013

Solingen kentinde meydana gelen ırkçı saldırıdan 20 yıl sonra Almanya’da gelinen noktayı, DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör yorumunda ele alıyor.

https://p.dw.com/p/18fps
Fotoğraf: DW

Solingen'de bundan tam 20 yıl önce Neonazilerin Türklerin yaşadığı bir evi ateşe vermesi sonucu meydana gelen yangında yaşları 4 ila 27 arasında değişen 5 Türk hayatını kaybetmişti. Bu facianın kolektif hafızadan silinmemesi ve bilinçaltına itilmemesi amacıyla bu sene Almanya'da çok sayıda anma töreni düzenleniyor. Peki, Solingen vakası gerçekten de unutuldu ve bastırıldı mı? Almanya'da sekizi Türk dokuz kişinin ölümünden sorumlu tutulan ırkçı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı soruşturmasında, Almanya gibi bir hukuk devleti açısından utanç verici açıklar verilmesi, bu ülkede yabancı düşmanlığı tehlikesinin kolektif bilincin derinliklerine itilmiş olmasının bir sonucu değil midir?

Almanya, nasyonal sosyalist şiddetin hâkim olduğu yılları, Yahudi soykırımını ve Yahudi işyerleri ve evlerine yönelik saldırıların düzenlendiği 9 Kasım 1938'i unutamaz, unutmaması da gerekir. Zaten İsrail  ve uluslararası kamuoyu bu dönemin hafızalardan silinmesine izin vermeyecektir. Ancak Almanların sadece bunu değil, başta Hoyerswerda, Rostock, Mölln ve Solingen olmak üzere Almanya'nın birçok yerinde meydana gelen yabancılara yönelik saldırıları da unutma lüksü yoktur.

Solingen için düzenlenen anma törenleri, bu tür anma törenlerinde sıklıkla rastlandığı gibi, siyasi partilerin, dini ve etnik dernek temsilcilerinin, yerel yönetimlerin kendilerini öne çıkarmasına vesile olacaktır. Yetkililer, insanlık dışı bu saldırıları lanetlemek için anlamlı sözler seçecek ve bunu mikrofonlar önünde ellerindeki kâğıtlardan okuyacaklardır. Ancak ne yazık ki güzel konuşmalar yeni saldırı tehlikesini ortadan kaldırmaya yetmiyor.

Güzel sözlerden ziyade, somut adımların atılmasına ihtiyaç var. Bunlar arasında, Alman İslam Konferansı'nın, onur kırıcı ‘terörizmle mücadele toplantısı' şeklindeki algıdan kurtarılması bulunuyor. Ayrıca kültürler ve dinlerin birbirleri ile eşit şekilde, aynı hizada bir araya gelmesinin de sağlanması gerekiyor. Buna örneğin, seçim kampanyalarında İslam yanlısı ya da karşıtı söylemlerden ya da kutuplaşmanın önünü açan iltica ve göç tartışmalarından sakınmakla başlanabilir. Her şeyden önemlisi de ‘zararsız' olarak görülüp de hiçbir ırkçı saldırının hasıraltı edilmemesi gerekiyor.

Bütün bunlar sadece iyi niyetli birer temenniden mi ibaret? Evet, bu Almanya'da farklı din ve kültürlere mensup kişilere yönelik ırkçı saldırıların tekerrür etmesini istemeyen pek çok kişinin temennisi. Zira hepimiz ten rengimiz, isimlerimiz ve dini inançlarımızdan bağımsız olarak aynı yolun yolcusuyuz ve bu yolda aşırı sağcılara, aşırı solculara, aşırı dincilere yer yok. Aksi takdirde Almanya, herkesin eşit haklara sahip olduğu ve devletin soğuk yüzünün tek taraflı olarak göçmenlere ve İslam'a çevrilmediği, demokratik bir hukuk devleti olma ilkesine ters düşer, bir sorun yaşar.

© Deutsche Welle Türkçe

Yorum: Baha Güngör

Editör: Başak Özay