1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

FAZ: Batı'nın Kürtleri ödüllendirmesi gerek

21 Eylül 2017

Kuzey Irak'taki referandum planı, ABD Başkanı Trump'ın İran politikası ve İspanya'da bağımsızlık isteyen Katalanlarla yaşanan gerginlik, Alman basınında öne çıkan yorum konuları arasında yer alıyor.

https://p.dw.com/p/2kV6T
Irak Kurden Abstimmung Unabhängigkeit
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/M. Kappeler

22.09.2017 - Alman basınından özetler

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Kuzey Irak'ta yapmayı planladığı bağımsızlık referandumunu konu alıyor:

"Irak'ta Sünni Araplar iktidardayken Suudi Arabistan ve Mısır, her tür Kürt özerklik hareketini baltalıyor, 'Arap milletine ihanet" diye damgalıyordu. Bağdat'ta iktidara Şiiler geldiğinden beri Sünni Araplar Kürtlere anlayışla yaklaşıyor. Bu durum Türkiye ve İran içinse geçerli değil. Her iki ülke de bağımsızlık hareketinin 'kendi Kürtlerine' sıçramasından korkuyor. Ankara referanduma karşı çıkmasına çıkıyor, ancak aynı zamanda ticaret için ve Türkiye'deki solcu Kürtlere karşı ortak olarak Iraklı muhafazakar Kürtlere ihtiyacı da var. Kürtler terörle mücadelede bölgedeki en güvenilir ortak olduklarını Batı'ya gösterdiler. Darmadağın bir bölgede istikrar yaratıcı bir faktör. Batı'nın bunu ödüllendirmesi gerek."

ABD Başkanı Donald Trump'ın BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada İran ile ilgili yaptığı açıklamaların yankısı sürüyor. Trump, selefi Barack Obama döneminde İran'ın nükleer programıyla ilgili imzalanan anlaşmayı bir "utanç kaynağı" olarak nitelendirmiş, "ABD tarihinin en kötü ve tek taraflı anlaşmalarından biri" diye eleştirmişti. Süddeutsche Zeitung yorumunda şu satırlara yer veriyor:

"Tipik Donald Trump! Kafasından neyin geçtiği bilinmiyor. Tüm sert sözlere rağmen belki kendisi de ne istediğini bilmiyordur... Peki Trump'ın seçenekleri neler? Genel Kurul'da tehdit ettiği gibi anlaşmayı feshedip İran'a yönelik yeni yaptırımları yürürlüğe sokabilir. Ama bu durumda attığı imzaya sadık kalmayan, anlaşmayı bozan ülke konumuna düşecektir. Kaldı ki Avrupalılar gibi Ruslar ve Çinliler de anlaşmanın feshine karşı olduklarını açıkça belli ettiler. Trump'ın önünde bir seçenek daha var. O da işi Kongre'ye devretmek. 90 günde bir anlaşmanın işleyip işlemediğine dair Kongre'ye rapor vermesi gerekiyor. Bir sonraki tarih olan 15 Ekim'i atlarsa, Kongre'nin 60 gün içinde yeniden yaptırım uygulama konusunda karar vermesi gerekiyor. Ama Cumhuriyetçiler dahil bu yolun zekice olmadığını düşünen Kongre üyeleri var. Bir başka seçenekse anlaşmanın yeniden müzakere edilmesi ve taşıyıcı füzeleri yasaklayan yeni bir anlaşmayla tamamlanması. Yaptırım tehditleri hem İran'ı, hem de Avrupalıları yeniden masaya oturmaya zorlayacaktır."

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

"ABD Başkanı tehlikeli bir oyun oynuyor. Bu tavrın tek sonucu ülkesinin dünyada dışlanması ve İran rejimine kurban rolü oynama fırsatı verilmesi olmaz. Aynı zamanda İran'ın nükleer programını yeniden başlatması ve müzakereleri reddeden tutum içine girmesi de söz konusu olabilir. Bunun sonucunda savaş tehlikesi artacaktır. Washington'da mantık hakim olsa, sorun olmaz. Ama Washington'da hakim olan, Donald Trump."

Bamberg kentinde yayımlanan Fränkischer Tag gazetesi ise İspanya'da Katalonya bölgesinin, yasadışı ilan edilmesine rağmen pazar günü düzenleyeceği bağımsızlık referandumunu ele alıyor ve Madrid hükümetinin katı tutumunu eleştiriyor:

"Kötü kriz yönetimine örnek arayan varsa Madrid'e bakmalı. İspanya Başbakanı Rajoy, siyasi bir anlaşmazlığın nasıl zıvanadan çıkabileceğini, ülkeyi nasıl gerçek bir devlet krizine sürüklediğini sergiliyor. Hukukun kendisinden yana olması da muhafazakar Başbakana pek bir yarar sağlamıyor. Yürürlükteki anayasa hukukunun katı bir şekilde uygulanması öylesine büyük hasara yol açacak ki, kimin tamir edebileceğini tahayyül etmek bile zor."

© Deutsche Welle Türkçe

BK,UÇ