"AB kendini bir şantajcıya teslim etti"
3 Mart 2020İngiltere’nin başkenti Londra’da çıkan Times gazetesi Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yaşanan mülteci tartışmasını şu satırlarla yorumluyor:
“Almanya Başbakanı Angela Merkel’in aceleci bir şekilde ülkesinin sınırlarını açtığı 2015 yılındaki mülteci kafileleri, Avrupa’da siyasetin çehresini değiştirdi. Popülist hareketler ivme kazandı ve siyaset sahnesinde dengeler değişti. Türkiye ile imzalanan mülteci geri kabul anlaşması biraz zaman kazandırdı ancak AB bu zamanı iyi kullanamadı. Kitlesel göç konusunda nasıl bir tavır sergileneceği konusunda Birlik kendi içinde, aynı beş sene önce olduğu gibi uyuşmazlık içinde. Bu yüzden başka seçenek kalmıyor: Suriye’de ateşkes sağlanmak zorunda ve AB daha sonra Erdoğan ile mülteci mutabakatını yeniden müzakere etmeli. Birlik ayrıca sınırları ötesinde insani yardım konusunda daha aktif bir rol oynamalı. Bu hem AB için hem de göç politikası Kıta Avrupası’ndaki gelişmelerle bağlantılı olan İngiltere için öncelikli görev olmalı. Ve bunun, görünüşe göre bitmek bilmeyen bir savaşın ortasında sıkışıp kalan talihsizler için gerçekleşmesi gerek.”
Türkiye’nin mülteci mutabakatını çiğnemesine AB’nin tepkisini, Hollanda’da çıkan de Volkskrant gazetesi şöyle yorumluyor:
"Erdogan’in hareket şekline öfke duyulması gayet haklı bir durum. Ancak Avrupa’nın da kendisine çok daha eleştirel bakması lazım. AB, 2016’da Erdoğan ile bir anlaşma imzalarken, kendini şantaja açık bir konuma getirdiği gayet barizdi. (…) Avrupa, Suriye’de çığırından çıkan iç savaş nedeniyle de bugüne kadar yaptığı gibi davranmaya devam edemez. Birlik, ortak bir göç politikası geliştirmek ve Yunanistan’daki krizi çözmek zorunda. Ama çözüm yine de Erdoğan üzerinden olacak. AB ile Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması bazı açılardan iyi işliyor: Zengin Avrupa, bölgedeki savaşlardan kaçan sığınmacıların kabulü için para veriyor. Tabii ki Birlik böylece kendini Türkiye’ye bağımlı hale getiriyor ancak çok fazla alternatif de bulunmuyor.”
Türkiye-Yunanistan sınırındaki insani kriz, İsviçre'nin Zürih kentinde çıkan Tages-Anzeiger adlı gazetenin yorum konusu:
“Türkiye ile imzalanan mülteci mutabakatı ile AB kendini bir şantajcının ellerine teslim etti ve şimdi fatura önüne geldi. Şimdi önünde, Erdoğan'ın haklı olan taleplerine olumlu cevap vermekten başka seçenek olmayan Birlik, başarılı bir şantajcının sürekli daha fazlası için şantaj yapacağının da bilincinde. AB yine de insani ve siyasi nedenlerden dolayı Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için mali yardımı sürdürmeli ve hatta gerekirse artırmalı. Birliğin buna hazır olduğu yönünde Türkiye Cumhurbaşkanı’na daha önceden mesaj göndermiş olmaması büyük bir hataydı. Öte yandan Erdoğan'ın gelecekte AB’den gelen paraların yardım örgütlerine değil, doğrudan Türk Devleti’nin bütçesine aktarılması yönündeki talebi ise kesinlikle kabul edilemez.”
Avusturya’nin başkenti Viyana’da çıkan Die Presse ise, yeni mülteci krizini şu satırlarla yorumluyor:
“Avrupa kendi sınırlarını kendi koruyabileceğini ve şantaja izin vermeyeceğini belirgin bir şekilde göstermeli. Ancak zengin kıta, hemen yanı başındaki sefilliği görmezden gelirse, bu çok bayağı bir tavır olur. Uzaktan da olsa insanlara yardım etmek, insaniyetin gereği. Türkiye 3,7 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor, bu Avrupa’dan çok daha yüksek bir sayı. Ve takdir ve desteği hak ediyor. Suriyeli diktatörün muhaliflerinin son kalesi olan İdlib’den yakında yüz binlerce mülteci daha Türkiye’ye sığınmak isteyebilir. Ancak Türkiye çoktan imkanlarının son haddine geldi. Erdoğan bu yüzden de bu buz gibi mesajını gönderiyor. Avrupa buna iki türlü cevap verebilir: Sınırda ödün vermeyerek ve Erdoğan'ın tiksinti verici kriz gösterisinde hiçbir sorumluluğu olmayan Suriyeli mültecilere karşı cömert davranarak…”
dpa/AÜ,TY
© Deutsche Welle Türkçe